Z KUŞAĞI’NIN GELECEK KAYGISI
- Ayberk AYGÜN
- 11 Şub 2022
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 16 Kas 2023
Bugün sizlere “Z Kuşağı’nın gelecek kaygısının psikolojik boyutları” üzerine bir yazı hazırladım. İyi okumalar…
Öncelikle Z Kuşağı’nı diğer kuşaklardan ayıran genelleyici özelliklerinden bahsedelim. Z Kuşağı kabaca 2000 – 2013 arasında doğanlardan oluşan ve büyük çoğunluğunun anne babalarını X Kuşağı’nın (1965 – 1980 arası doğanlar) oluşturduğu bir kuşak. 65 – 80 ve 2000 – 2013 yıllarının dönemsel özelliklerini öncesi ve sonrasıyla ele aldığımızda Z kuşağı çocuklarının X kuşağı olan anne babalarından neden çok farklı düşündüklerini anlayabiliriz. X kuşağı yetiştiği dönem itibariyle yaşanan siyasi, toplumsal, kültürel ve ekonomik olaylardan etkilenerek nasıl şekillendiyse; diğer kuşaklarda olduğu gibi Z Kuşağında da süreç benzer bir şekilde işledi.
Z kuşağı teknolojik gelişimlerin artık kültürel bazda kabul görür hale geldiği milenyum çağında “teknolojinin gündelik hayatı kolaylaştırmak için” yoğun bir şekilde kullanımının hatta statüyle ilişkilendirildiği, erişilemediği durumlarda da “geri kalınılmış” , ”eski kafalı” vb. şekilde neredeyse toplumsal dışlanmaya varan bir dönemde doğmaya başladılar. X kuşağı ebeveynleri de var olan bilgi birikim ve kültür seviyesiyle “Demokratik anne – baba” rolüne büründüler. Hatırlarsanız 2010 larda daha okula bile gitmeyen çocuklar tablet ve telefonları kullanabildiklerinde çevrelerindeki yetişkinler “ne kadar da zeki” olduklarıyla adeta böbürleniyorlardı. Çünkü her yetişen nesil toplum için aslında geleceğin teminatıdır ve teknoloji çağında doğan çocuklarda Dünya ile rekabet edebilmek için teknoloji ile içiçe büyümeliydiler. Haliyle çocuklarının bunu başardığını gören anne babalar gururlanıyorlardı. Benim o dönemlerde ve hala anne babalardan en sık duyduğum ifade şu : ”Ben çocukken imkansızlıklar içinde büyüdüm. Benim çocuğum en iyi şekilde büyümeli”
Bu şekilde düşünen anne – babalara şunu söylemek istiyorum: şu an ergenlikte olan çocuğunuzun taleplerine çoğu zaman yetişemiyorsunuz değil mi? Unutmayın çocuklarınızı siz özgür iradenizle yetiştirdiniz.
Genel olarak X Kuşağı’nın, Z Kuşağı’na etkisi bu oldu sevgili dostlar. Z kuşağı çocuklar eğitim sisteminden tutun ev içi durumlara kadar yetiştiği ortamlarda şekillendi diğer kuşaklarda olduğu gibi. Hal böyle olunca da; bu yaşına kadar hemen her istediğine ulaşan z kuşağı çocuklarının stres toleransları o kadar düşük bir hale geldi ki. Neredeyse en ufak bir dirençle karşılaşıldığında; davranış problemleri, aile içi çatışmalar fazlasıyla ortaya çıkmaya başladı. Bu o kadar normal ki. Sevgili anne babalar çocuklarınızı saygısız olarak nitelemeyin lütfen, onların öğrendikleri ve işe yarar buldukları yöntem bu.
Peki anne babalar olarak neleri öngöremedik ya da yanlış yaptık. Eğitim dediğimiz şey davranışta meydana gelen değişimi gerektirir öncelikle. Kilo almak istemeyen biri 10 adet baklava yememesi gerektiğini bilir ve canı istediği halde bunla başa çıkabiliyorsa o kişi kendini eğitmiştir. Yere çöp atmayıp dakikalarca çöpü elinde taşıyan biri de çevre bilinci konusunda eğitimlidir. Eğitimi öğretimden ayıran en temel fark da budur zaten.
Anne babaların “Çocuğum en iyi şekilde büyümeli.” inancı maalesef çocuklarımızın mantıklı düşünmekten çok dürtüsel hareket etmeye eğilimli hale gelmesine uygun ortam oluşturdu. Teknolojiyle içiçe büyüdü ama onu nasıl kullandığına hiç bakılmadı ve çocuklarımız saatlerce oyun oynadı, video izledi karakter gelişimine zararlı site yada uygulamalarda gezindi.
Yaptığım seanslarda ve teknoloji bağımlılığı seminerlerimizde de bir araya gelme fırsatı bulduğumuz pek çok veli de bundan son derece şikayetçi. Aslında çocuklarımızın potansiyelleri beni her zaman olumlu anlamda şaşırtıyor bununla birlikte kendini keşfetmesi için çoğu zaman fırsat dahi verilmemiş.
Şimdi bu şekilde yetişmiş bir nesil artık üniversitelerini de bitirmek üzereler ve geleceğe baktıklarında; haksızlığa tahammülü son derece düşük olan bu nesil en sade ifadeyle “kendini kandırılmış hissediyor.” Gelecek kaygılarının oluşturduğu inanç: “ben şimdiye kadar kaç yıldır sıkıntıdan patlayarak ders çalıştım ve karşılığında hiçbir şey alamayacağım.”
Onlar alışık oldukları/eğitildikleri gibi kendi konfor alanlarını oluşturmak için kendi hayatlarından taviz verirler. Taviz var ama konfor alanı yok. Şimdi size soruyorum Z kuşağı olsaydınız siz ne hissederdiniz? Üstelik gelecek kaygılarıyla baş etmeleri için onlara söylenen şey; “daha çok çalışmalısın. Üniversiteyi bitirmek yeterli olmuyor.” İsyan içerisinde, kendini kandırılmış hisseden birine karşı?
Sosyolojik açıdan bir neslin çoğunun bu şekilde hissetmesi toplumun geleceğiyle ilgili en basitinden aidiyetle ilgili sorunlara yol açabilir. Çoğu gencimiz o çok daha basit ya da adil geldiği için tamamen kendini merkeze alarak ülkeyi terk etmek istiyor.
Onların da herkeste olduğu gibi tutunacak bir dala ihtiyacı var sevgili dostlar. Kendi yaşadıklarından, hissettiklerinden ortaya çıkan isyanları da ondan zaten.

Kommentare